5 Mart 2013 Salı

Sofra Kombini :)

Haftasonu öyle yoğundum ki bloga vakit ayıramadım. Misafirlerim vardı. Annem, babam Ankara'dan, sevgili babaannem ve dedem İzmir'den babamın doğum gününü kutlamak üzere bizde toplaştık. Haftasonu İstanbul'un altını üstüne getirdik. Hava da güzeldi, bol bol gezdik. Babama doğumgünü sofrası hazırladım. Ordan burdan aldığım şeyler bir araya gelince pembe bir sofra kombini ortaya çıktı. :)







Detaylara gelecek olursak;

Kuşlu Peçetelik: Mudo
Pembe Amerikan Servis: Mudo
Cupcake Tuzluk Biberlik: Amazon
Fiyonklu Hasır Sepet: Amerika'da ikinci el ürünler satan bir mağazadan

27 Şubat 2013 Çarşamba

Son Günlerde Vintage Hayaller:)

Önce postcrossing sitesinden başlamak istiyorum. Bu site sayesinde kartpostal koleksiyonuma geri döndüm. Pul koleksiyonuna başladım. Kendimin bulaştığı yetmediği gibi postcrossing hastalığını işyerindeki arkadaşlara da bulaştırdım:) Postcrossing üyeleri kedi sevgimi biliyormuşçasına ikidir üzerinde kedi olan kartpostallar gönderiyorlar bana. Gerçi ilk kartpostalım hüsranla sonuçlandığından, ardından gelenleri tedirginlikle ve gizlice açıyorum artık. Hahaha. Onu anlatayım da gülün. İşyeri adresini vermiştim postcrossing için. İlk kartpostalım yaklaşık 15 gün sonra geldi. Ukrayna'dan olduğu yazıyordu. Ben tabi heyecanla ve elimde sallaya sallaya zarfı açmaya başladım. Herkes de bu siteye üye olduğumu biliyordu. İçinden nasıl bir kart çıkacak diye başıma toplandı arkadaşlar. :) Veee üzerinde playboy yazısıyla neredeyse hiç kıyafeti olmayan bir kadın kartpostalı çıktı! Hahaha. Rezillikti. Herkes koptu tabi. C. de Zaten hep bu tür şeyler seni buluyor dedi. :) Böyle bir durum da başınıza gelebilir. O yüzden dikkatli olmakta fayda var. :) 

Neyseki ondan sonra gelenler doğru dürüsttü. Geçen hafta gelen kartpostalın yanında bir sürü de pul vardı. Ben kartpostalı gönderen kişinin profil bilgilerine bakmadan teşekkür mesajı yazdım. Beni istersen facebook'unda ekleyebilirsin diye de not düştüm. Nerden bileyim, 70 yaşındaki bir teyze olduğunu, hahaha:) Gerçi postcrossing'e üyeyse facebook'u da vardır diye düşünmedim değil. Henüz ses çıkmadı kendisinden. :) 

Son gelen kartpostal ve pullar Hollanda'dan:




Alışveriş merkezine yakın oturunca tüm indirimleri takip edip hemen alma şansınız oluyor. C.'ye göre bu durum tehlikeli benim için:) Çünkü "bir şey almayacağım, sadece ne var ne yok bakacağım" diyerek evden çıkıyor, iki üç paketle geri geliyorum. Bazen de birini çantama sıkıştırıyorum. Haha. Adamcağız şok olmasın diye bir iki gün sonra gösteriyorum. :) Mudo en sevdiğim mağazalardan biri. Sık sık uğrar gezerim. Hele de indirim zamanı fiyatlar çok düşüyor. Yastıklarına bayılıyorum Mudo'nun. Geçen gün gittiğimde yine bazı yastıklara göz koydum.



Gece saat 22.00 sularında sufle saatim geldi ve hiç üşenmeden yaptım. Zaten 10 dakikamı almıyor. Hemen de pişiyor. Sonra yanında vanilyalı dondurma ile birlikte afiyetle yeniyor. Sufle kaplarım biraz daha büyük olsa iyi olacak. Şimdilik Sıdıka'nın hediyesi mini silikonlarımla idare ediyorum. :)




Tek düzelikten yine sıkıntı bastı beni ve mutfağımı düzenlemeye giriştim. Pasta malzemelerimi kutuladım. Krispy Kreme'in hediye ettiği kutumu ve Fransa'dan arkadaşım Belgin'in hediye ettiği kurabiye kutusunu kullandım. 










23 Şubat 2013 Cumartesi

New York Macy's Alışveriş Merkezi

New York'a gittiğimiz ilk günde indirimden faydalanmak için hemen Macy's alışveriş merkezine daldık Sıdıka ile birlikte. İlk defa bu kadar büyük bir avm görüyordum. Dokuz katlı ve bir uçtan bir uca geçene kadar yoruluyorsunuz. İki büyük kat ayakkabı reyonlarına ayrılmıştı. Ne zamandır plastik botlardan almak istiyordum fakat bir türlü istediğimi bulamamıştım. Sonra spor ayakkabı reyonuna geçtiğimde Tommy'nin reyonundaki botlarla göz göze geldik:) Aradığımı bulmuştum. Ben yeşilini aldım, Sıdıka sarısını. Tabi biz o kadar kendimizi kaptırmışız ki saatin kaç olduğunu fark etmemişiz bile. Hava kararmış ve Macy'sin kapanmak üzere olduğuna dair sürekli duyuru yapıyorlar! Sıdıka da alt kata inmişti bir şey almak için. Ben botlarımı aldım oturdum onu bekliyorum. Telefon da yok, haberleşemiyoruz. Reyon görevlisi zenci bir arkadaş ile muhabbete daldık. Arkadaş diyorum çünkü yarım saat geçmişti ve Sıdıka hâlâ ortalarda yoktu! Biz de baya bir muhabbet ettik. 

Saatine bakıp bakıp "biz çıkacağız ama arkadaşın hâlâ gelmedi. Seni bırakıp gitti sanırım" dedi. Gülüştük. Çaktırmamaya çalışıyordum ama bir yandan da gerçekten meraklanmaya başlamıştım. Acaba ayakkabıyı almaktan vazgeçmişti de dışarıda mı bekliyordu, o zaman yukarı niye çıkmamıştı, mağaza kapanmak üzere olduğundan yukarı çıkarmamışlar mıydı? v.s v.s Aklımda bu sorular alt yazı şeklinde geçip giderken beni de dışarı yollamak durumunda kaldılar. Reyon görevlisiyle vedalaştık. Sonra dışarı çıktım. Bir baktım bizim kız orda! Meğer yukarı almamışlar mağaza kapanmak üzere olduğundan. O da kavga etmiş arkadaşım orada beni bekliyor ona haber verin ya da bırakın çıkayım diye ama dinlerler mi hiç, zorla dışarı çıkarmışlar. En sonunda şikayet edeceğim sizi demiş. Sarı botları kaldı tabi. Ama Chicago'daki Macy'ste buldu ordan aldı. Yeşil botlarımı çok severek giyiyorum. Plastik botlardan vazgeçemeyeceğim sanırım. O kadar rahat ve yumuşak ki. Türkiye'deki Tommy'de vardır diye düşünmüştüm ama yokmuş meğer. İlk giydiğim günden beri o kadar çok kişi sordu ki nerden aldığımı, tanımadığım insanlar bile yolda durdurup sordu. 

Amerika'ya konferansa değil de ayakkabı alışverişine gitmişim meğer:) haha. Five Fingers istiyordum. Türkiye'de çok pahalıydı, o yüzden ertelemiştim. Macy'ste yoktu. Koskoca New York'ta 5. Caddede bile bulamadım o ayakkabılardan:) haha. Vardı belki ama yerini bilmediğimizden gözümüze de çarpmadı. Sonra Chicago'ya geçtiğimizde evinde misafir olduğumuz arkadaşa sordum. O da onlardan alacakmış meğer. Burada birkaç dükkanda görmüştüm dedi. Sonra internetten Chicago'daki şubelere baktık.  Onlara çok da yakın olmayan bir yerde var görünüyordu. Zahmet olur boş verin dedim ama dinlemediler tabi. Benim Five Fingers için karı koca seferber oldular. Arabayla gittik dükkana girdik aldık çıktık:) Her rengi vardı hangisini seçeceğime karar veremedim. Oybirliğiyle birine karar verdik:) Eve gelince giydim C.'ye gösterdim. "Hahaha o ne öyle yaa, hobbit ayağı gibi" dedi:) Amerika'da bunlara monkey shoes da deniyormuş. Gerçekten de giyince maymun ayağına benzedi ayağım. Haha. Komik bakışlara maruz kalacağımı biliyorum. Ama ayağımda yok gibi, sanki çorapla yürüyormuş hissi veriyor, o kadar rahat:) Su geçirmiyor. Spor yaparken ve C. ile dağ tepe dolaşmaya, pikniğe, kırlarda koşmaya giderken giyeceğim:) Belki işe de giyerim:) haha. Işığa dikkat etmediğimden resimler iyi çıkmamış.















21 Şubat 2013 Perşembe

Çalışan Kadın Sendromu

Bugün çok yoğun bir gündü. Akşam nasıl oldu anlamadım. Eve yorgun baygın geldim ve kendimi koltuğa attım. Çalışan kadın olmak zor. Her gün alarmın mekanik sesiyle uyanmak, yoğun telefon trafiği, her sabah tedirgin bir şekilde mail kutusunu açmak, hayatından bezmiş insanlardan etkilenmemeye çalışmak, evine vakit ayırmak ya da ayıramamak, eşinle ilgilenmek, kendine ve sevdiğin şeylere vakit bulamadığın için oturup ağlamak, hafta sonunu iple çekmek ve bunca şeyin arasında debelenip dururken artık bebek istemeye başladığını fark etmek! 

Ev hanımıyım, çalışan kadınım, aynı zamanda da eşim! Bir insan üç şey aynı anda nasıl olabilir! Superman miyim neyim? Yoksa çalışan kadın sendromuna mı girdim! Ya da içimdeki potansiyel aile olma ve bağlanma güdüm harekete geçti ve bana baskı uyguluyor artık! C. bile şaşırdı damdan düşer gibi bebek istememe. Iyk mıyk etti, hazır mıyız ki falan dedi. İnsan ne zaman hazır olur ki bebeğe? Bir birey yetiştirmeye? Eş zamanlı bir durum bu, bence. 

Birlikte takip ettiğimiz bir kitap olur, genelde her akşam onu okuruz. Bu sefer kaldığımız yerden değil de, bir sayfa numarasını söylemesini istedim C.'den. Açtık o sayfadan okumaya başladık. Allah'ın El Varis ismini anlatan kısım çıkmasın mı. Neslin devamı ve Varis isminin bu konudaki etkilerinden bahsediliyordu. Bir gözüm C.'de, şaşırdı ama belli etmemeye çalışıyor. Ben de çaktırmıyorum. Neyse okuduk, bitirdik. C., "Bakalım önümüzdeki günler neler getirecek" dedi. Ben de "Allah kuluna sürpriz yapmayı, onu şaşırtmayı seviyor, hayırlısı" dedim. Güldük birbirimize bakıp... 

Saat 00.00 oldu bile ve ben hâlâ bu postu yazmaya uğraşıyorum. Sanki sabah 06.00'da alarmın acı sesiyle uyanacak olan ben değilim! İyice delirdim sanırım. Haha.. C. başı kucağımda uyudu bile. Olsun, söz uçar yazı kalır! (Sonra bu yazıları okuduğumda kafam güzelmiş diyeceğimden eminim) :)

Sadakatle ve Uykulu Gözlerle Sizin,

Ev-İş-Eş Üçgeninde Kendini Arayan Blogger.





"Ah O Eski Günler!"

Vintage hayatıma girdi gireli "Ah aah o eski günler!" diye sızlanırken yakalar oldum kendimi. Haha.. Gören de sanır ki yaşım 50'ye dayandı. Halbuki 30'a merdiven dayamış kişilerden bile bu sözleri sık duyar olduk. Her şey o kadar hızlı değişiyor ki! Daha doyamadan eskiyiveriyor kullandığımız eşyalar. Vintage sevgisinin altında yatan bu hızdan kaçış mı yoksa gerçekten geçmişe duyulan özlem mi bilemiyorum. Ama eskiye ait her şeyin bana heyecan verdiği kesin. Hele İstanbul gibi kültürel zenginliği olan bir şehirde yaşamanın da etkisi büyük diye düşünüyorum. 

Vintage aşkı bende zamanla büyük bir tutkuya dönüştü. Eski dönemlere ait kitaplardan tutun da, bavullar, duvar kâğıtları, kıyafetler, filmler, objeler...v.s. kısacası Vintage benim ayrılmaz parçam oldu. Yeni evimizin bitmesini dört gözle bekliyorum. Şimdiden tasarım dergilerimi ayırdım, beğendiğim siteleri sık kullanılanlara ekledim ve hoşuma giden, fikir verebilecek fotoğrafları klasörledim. Her İkea'ya gidişimde daha bitmemiş evimizin odalarını çiziyorum kafamda. Zavallı C. her zaman aynı heyecanla dinlemekten bıkıp usanmıyor. Cupcake aşkımı bildiğinden bana harika bir hediye almış bu arada. Mutfağımın baş köşesindeler. Geçenlerde mutfaktan "şangırt" sesi geldi ve aklıma ilk gelen onlar oldu. C.'yi düşündüğüm falan yok. Direk "Hiii! Cupcake'lerimin kırıldığını söyleme sakın!"
"....."
"Onlar kırıldı dimi? Nazar değdirdim kendi kendime."
"Haha. Onlar değil yaa.. O kadar çok mu sevdin, ben sana bi daha alırım birtanem."
Canım C. diye boşuna demiyorum:) Bugünün güzelliği de bu oldu.

Cupcake'lerimle Sizin,

Vintage Hayalleri Olan Blogger.